Anlamı Nerede Arıyoruz?
- Mahmut Turut
- 20 saat önce
- 1 dakikada okunur
Mahmut Turut — Edirne
Gün içinde karşılaştığımız her şey bize bir şey söyler: bir kedinin gözündeki sakinlik, bir ağacın gövdesindeki dayanıklılık, bir dostun sessizliği, bir kalp kırıklığı… Hayat, bize sürekli işaretler gönderir. Fakat biz çoğu zaman bu işaretlerin neyi işaret ettiğini göremeyiz. Çünkü bakışımız dışarıdadır.
İnsan, önce kendisini dış dünya üzerinden tanır. Bedeniyle, adıyla, yaptığı işle, kazandıklarıyla bir kimlik kurar. Sevgi, huzur, değer, dinginlik gibi anlamları hep dışarıda arar. “Biri bana değer verirse değerliyim” der mesela. Ya da “Şu başarıyı elde edersem tamamlanırım.” Bu bakış, insanı sürekli arayan ama bir türlü bulanamayan bir hâle sokar.
Oysa dış dünya, anlamın kaynağı değildir. Dış dünya yalnızca bir hatırlatıcıdır.
Bir köpeğin sadakati bize sadakati öğretmez; bizde zaten var olan sadakat duygusunu uyandırır.
Su akmayı öğretmez; akışı içimizde fark ettirir.
Bir taş bizi sakinleştirmez; bizdeki sakini hatırlatır.
Yani anlam dışarıdan içeri gelmez, içeriden dışarıya uyanır.
İşte tam bu noktada bilincin yönü değişir. İnsan, gördüğü şeyleri “benim dışımdaki nesneler” olarak görmekten vazgeçip “benim içimdeki anlamı uyandıran işaretler” olarak görmeye başlar. Buna “birlik bilinci” diyebiliriz. Bu bilinçte fenomenler artık “benim dışımda bir dünya” değildir; “benim kendime dönüş yolumdaki kapılar”dır.
Bu dönüşüm kolay değildir. Çoğumuz önce “ayrılık bilinci”ni yaşarız. Kendimizi dışarda bir yerde bulmaya çalışırız. Bu da olması gereken bir aşamadır. Çünkü insan ayrılığı yaşamadan birliği anlayamaz.
Ama ne zaman ki anlamı dış dünyada değil, kendi özümüzde aramaya başlarız, o zaman yol değişir. Aramak yerini fark etmeye bırakır. Eksiklik yerini tamlığa. Koşuşturma yerini dinginliğe.
Sonunda insan şunu anlar:
Anlam bir yerde bulunmaz. Anlam, insanda doğar.
Hayat bize sürekli seslenir.
Sorun, sesin duyulup duyulmamasındadır.
Ve o ses içerden gelir.
Yorumlar